2014 yılında Brezilya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda tanıştığımız ‘gol çizgisi teknolojisi’ üstlendiği zor görevle hayranlık uyandırsa da çoğu futbol sever teknolojinin bu kadar yakınlarına gelmesinden rahatsız.
Gol çizgisi teknolojisi en yalın anlatımla, elektronik araçlar vasıtasıyla topun çizgiyi geçip geçmediğini tespit ederek hakeme yardımcı olan sisteme deniyor. Korkulanın aksine sistemin amacı hakemleri futbolun dışında bırakmak değil, sonucu kimi zaman milyonların psikolojisini etkileyen bu sporda hakemlerin topun gol çizgisini geçip geçmediği yönündeki kararlarına kesinlik kazandırmak.
Gol çizgisi teknolojisinin kullanımına yönelik istekler 2000’de Afrika Uluslar Kupası finalindeki penaltı atışlarının ardından yükselmeye başladı. Kamerun ile oynadıkları bu maçta Nijerya adına penaltı kullanan Victor Ikpeba’nın direğe çarpan topu hakem tarafından gol olarak sayılmadı. Ancak maçı televizyondan izleyenler topun çizgiyi geçtiğini açık bir şekilde gördüler. İşin acı yanı ise Kamerun’un bu maçı, penaltı vuruşları ile kazanması ve kupayı evine götürmesi oldu.
Ocak 2005’te oynanan Manchester United-Tottenham Hotspur maçı ise gol çizigisine teknolojik bir dokunuşun gerektiği konusundaki istekleri Premier Lig’e de taşıyan karşılaşma oldu. Tottenham’ın orta saha oyuncusu Pedra Mendes’in 50 metreden attığı şut ile oluşan gol pozisyonda Manchester United kalecisi Roy Carrol topu tuttu ama sonra elinden kaçırıp çizginin yaklaşık bir metre içerisinden geri çıkarttı. Fakat topun çizgiyi geçtiğini ne hakem ne de yardımcı hakemler gördü ve bu müthiş pozisyon gol değeri kazanmadı.
Bu olayların ardından FIFA, Adidas tarafından önerilen topun içine yerleştirilmiş bir mikroçip tarafından gönderilen sinyaller vasıtasıyla hakemi topun çizgiyi geçip geçmediği yönünde uyaran sistemi test etmeye karar verdi. FIFA başkanı Sepp Blatter, ‘Peru’da düzenlenen U17 Dünya Kupası’nda çeşitli testler yaptık ancak sonuçlar çok net değil bu yüzden denemelerimizi 2007’deki küçükler turnuvasında da devam ettireceğiz.’ şeklinde pek de konuya gönüllü olmadığını belirten bir açıklama yaptı. Fakat denemeler raporlanmadı ve 2008 yılında Blatter sistemin sadece %95 başarıyla çalıştığını belirterek kullanımını reddetti.
Özellikle Premier Lig’de ‘top çizgiyi geçti mi geçmedi mi’ tartışmalarına yol açan pozisyonlar devam ederken, UEFA Avrupa Ligi’nde oynayan 48 takım kaptanı arasında yapılan ankette katılımcıların %90’ı böyle bir teknolojinin kullanımını istediklerini belirttiler. 2010 FIFA Dünya Kupası sırasında ise hakem hatalarına bağlı olarak Sepp Blatter, FIFA’nın gol çizgisi teknolojisini tekrar tartışmaya açtıklarını ilan etti.
Futbolun üst düzey tabakası teknolojiyi işin içine sokmayı o kadar istemiyorlardı ki işi yine insan gözü ile çözmeye karar verdiler. Euro 2012’den önce UEFA, gol çizgisi teknolojisini reddederek bunun yerine çizgi hakeminin yer almasına karar verdi. Ancak çizgi hakemlerinin varlığına rağmen Ukrayna-İngiltere maçında yine hakem hatasına bağlı olarak bir gol geçersiz sayıldı.
Bu artık bardağı taşıran son damla oldu. Ortaya çıkan eleştirilerin ardından sisteme daha önce ısrarla karşı çıkan FIFA, teknoloji için önerilen on sistemi test etti ve sadece iki tanesi testlerden başarıyla geçti. 5 Temmuz 2012’de gol çizgisi teknolojisinin kullanımı Uluslararası Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (IFAB) onaylandı. FIFA Aralık 2012’de, Brezilya’da düzenlenecek olan 2014 FIFA Dünya Kupası’nda gol çizgisi teknolojisini kullanacağını ilan etti.
Testleri geçen iki sistem GoalRef ve Hawk-Eye’dı. Ve böylece gol çizgisi teknolojisinin kullanıldığı ilk Dünya Kupası 2014 FIFA Dünya Kupası oldu. Bu turnuvada Fransa forması giyen Karim Benzema’nın Honduras’a attığı gol Dünya Kupası tarihinin gol çizgisi teknolojisi ile verilen ilk gölü olarak tarihe geçti.
GoalRef
GoalRef’in çalışma prensibi temel olarak topun içine yerleştirilmiş bir elektronik devreye ve kale çevresindeki düşük frekanslı manyetik alana dayanır. Kale direklerine yerleştirilen bobinler manyetik alandaki her türlü değişikliği algılayarak topun çizgiyi geçip geçmediğini algılar. Eğer sistem gol olduğunu algılarsa maç yetkililerini anında şifrelenmiş şekilde yollanan radyo dalgaları sayesinde onların kol saatlerine bir mesaj yollar.
Hawk-Eye
Hawk-Eye sistemi 1999 yılında geliştirilmiştir. Bu teknoloji kriket, tenis ve bilardoda zaten kullanılmaktadır. Sistemin çalışma prensibi görsel veriler sayesinde yapılan nirengi hesaplamasına dayanmaktadır. Top oyun alanını farklı açılardan gören yüksek hızlı kameralarla takip edilir. Mevcut yazılım da görüntüde topa karşılık gelen piksellerin tanımlanmasıyla her karede topun yerini hesaplar. Ayrıca eğer bazı kameralar topu göremiyorsa yazılım topun gideceği yeri de tahmin edebilir. Topun takibi sonucu tüm görüntüler kaydedilir ve bu veriler daha sonra istatistiklerde ve oyun analizlerinde kullanılabilir. Hawk-Eye sisteminin kurulması halinde stadyuma her kale için yedişer kamera yerleştirilmesi teklif edilmiştir. Sistem gerçek zamanlı çalışmaktadır bu sayede hakemi de anında uyarmak mümkündür. Ancak sistem hata payının yüksek olduğu konusunda eleştirilere maruz kalmıştır.
Kaynak: Spam Dergi